"Bir albüm yapma fikri, hepimizi izole eden ve birçoğumuzun bireyselliğimiz ve yalnızlığımız üzerine düşünmesine sebep olan pandemi döneminde ortaya çıktı. O zamanın ruh halini yansıtmalıydı yapacağım albüm, dolayısıyla çellomla baş başa kalarak iç dünyamı derinliklerinden ifade ettiğim bir solo çello projesi olmalıydı. O zamanlarda bu proje, benim için bir umut ışığı, beni yaptığım işe bağlayan mutlak bir motivasyon ve ilham kaynağı oldu. Öyle bir ışık ki, aslında her zaman orada var olmuş olan, ancak bakış açımızı değiştirmeye cesaret edemediğimiz için algılayamamış olduğumuz, yakalanması zor bir ışık. Eserlerin sıralaması ve akışı; ruhun karanlığından, gözün göremediği, yakalanması zor bu ışıklara doğru yavaşça hareket ederken bir yandan ani iniş-çıkışlar ve sürprizlerle ruhumuzun dalgalanmalarını da temsil ediyor.
Pandemi sürecinde, Ahmet Adnan Saygun'un en önemli eserlerinden biri ve aynı zamanda Türk viyolonsel repertuvarının en seçkin ve en popüler eseri olan Solo Viyolonsel için Partita üzerinde derinlemesine çalışma fırsatı buldum. Eser üzerinde yoğun bir araştırma ve incelemenin ardından, bu titiz çalışmanın bir kayıt ile kalıcı hale getirilmesi gerektiğini düşündüm. Bu düşünce, aynı zamanda benim için bu projenin başlangıç noktası oldu. İlk araştırmalarımın ardından kısa bir süre sonra, kompozisyonun orijinal bir el yazmasını buldum, ve çok geçmeden bu el yazmasının varolan basılı edisyondan önemli ölçüde farklı olduğunu fark ettim. Bu keşif, beni bu eserin bir urtext edisyonunu yapmaya teşvik etti ve değerli müzikolog ve besteci Yiğit Aydın ile yeni bir urtext edisyonunu yapmaya başladık ve ben albümü kaydetmeden önce çalışmalarımızı bitirdik.
Klasik batı müziğinin Türkiye'deki öncülerinden olan Ahmet Adnan Saygun, 1907 yılında İzmir'de doğdu ve ilk müzik eğitimini sanata ağırlık veren İttihat ve Terakki Numune Sultanisi'nde aldı. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin bursuyla Schola Cantorum'da eğitimini sürdürmek üzere Paris'e gitti. Yurda dönüşünün ardından Ankara Devlet Konservatuvarı'nın temellerini oluşturacak olan Musiki Muallim Mektebi’nde öğretmenliğe başladı. Aynı yıl Atatürk tarafından ilk Türk operasını bestelemesi için görevlendirildi. Saygun, besteciliğinin yanı sıra alanında önemli araştırmaları olan bir etnomüzikologdu. The Times onu "Türk müziğinin yüce bilge adamı" olarak tanımlayarak şu sözleri kullanmıştı: "Finlandiya için Jean Sibelus, İspanya için Manuel de Falla ve Macaristan için Bela Bartok neyse, Saygun da kendi ülkesi için odur.”
...
Comments